Dün 19 Mayıs'tı. Bayram. Bulunduğum şehirde havada güzel olunca törenler yapıldı ve sonrasında gençler tatilin keyfini çıkardı. Ne güzel. Bugün ise 20 Mayıs. Az önce gün boyu o ılık yansıması ile bizi artık yaz geliyor diye uyaran güneş, birden bulutların arkasına saklandı. Hatta kayboldu ve yağmur yüklü bulutlar, tıpkı 21 yıl önce olduğu gibi birdenbire üzerime kovalar dolusu suyu boşalttılar. Ama bu sefer o iri damlalı yağmurdan korunmak zor olmadı. Hemen bir alışveriş merkezine daldım. Çok ıslanmadan kurtardık artık seyrekleşen saçı. Oysa 21 yıl önce böyle bir şansım yoktu. Hatta vardı ama korunmak biraz daha yürümem gerekiyordu. Tek ben değil tabii ki. Biri daha vardı. Genç bir kadın ve kucağında bir yaşını henüz doldurmuş bir bebek.
21 Yıl önce..
Yine bir 19 Mayıs ertesi. ve yine 4 günlük tatil. 17 yaşında liseli genç bir delikanlı bayram törenlerine katılmış ve o gün akşamki eğlenceyi de kaçırmamak için hemen köyüne gitmek için yola koyulmamıştı. Önceki günün yorgunluğu ve baharın getirdiği rehavet birleşince ertesi gün biraz geç uyanır. Hava yine açık güneş baharın tüm güzelliğini adeta bir tablo gibi önümüze sermekteydi. Bir parça bulut var tabi ama yinede yola koyulma zamanı. İstikamet
"- Heyyy. sen k.... Köyüne mi gidiyorsunnnn!!"
"- Evetttt.Ne varrr."
"- Beklesene filancanın gelini de o köye gidecek ama tek bırakmadık. Seninle gelsinmiiiii.?"
"- Tamam gelsinnn."
Çıktı gelin sırtına bohçalamış bebeği ile. her iki elinde de birer çanta. Tipik köylü genç kadını, ayağında yemeni, başında çene altı bağlanmış bir yazma ve uzun bir etek, altında köylü şalvarı. Şalvarın paçası lastikli. Üstte triko ceket, yelek vs. ve her biri bir renk.
Adımlarımı ağırlaştırdım. Kadın geldi arkadan yetişti bana. akraba değil ama tanıdık. Köyümüze gelin gelmiş. Kısa bir hal hatırdan sonra ben önden o arkamdan yavaş yavaş çıkıyoruz yokuşu. Neyse ki hava güzel, kısa sürede yetişiriz köyümüze. Diye sesli düşünmeye başlamıştım ki.. O Bulut parçaları ne zaman birleşti. Ne zaman koyu gri bir renk aldılar hiç fark etmemişim. Birden o koca damlalarını yavaş yavaş tepemize indirmeye başladı.
"-Eyvah" dedi kadın. "keşke bu yağmurun geçmesini bekleseydik." dedi.
Bende "- biraz hızlanalım şu kaya kovuklarında sığınacak yerler var" dedim. Ve hızlanarak nefes nefese yokuşu çıkmaya başladık. Dünkü gibi şanslı değildim. Gittikçe şiddetlenen yağmur bir güzel tepemize yağmaya başladı. Ben çeketimi başıma geçirdim. Kadın ise bebeğini koruma telaşına düştü haklı olarak. Çantasından çıkardığı mini bebe battaniyesini ben hem kadının başına hem de bebeği koruyacak şekilde yerleştirdim ve hızlı adımlarla yokuş yukarı çıkmaya başladık. Kayalık yere ulaşmamız çok sürmedi ilk kovuk bir açıktı ve yağmur yine vuruyordu. orayı geçtik bir başka kaya kovuğuna sığındık. Bu kovuk daha genişti. hatta bir başka koca kaya dayanmıştı ve çobanlar orayı birazda taşlarla örmüşlerdi. Yağmur vurmayan bölümü kadına verim. Çantalarını bırakıp bebeği çözdü kucağına aldı. uyanmıştı bebe o yağmur taneciklerinde biraz yemişti. iyi sardı sarmaları başını kuruttu bebeğinin. Ben ayakta bir yandan dışarıda tüm şiddetiyle yağan yağmuru izlerken arada kaçamak bakışlarla kadına bakıyordum. Gençtim, toydum. utangaçtım o zamanlar...
Biraz rahatladıktan sonra önce başındaki iyice ıslanmış yazmayı çıkardı. değişecekti. toplanmış ve arkaya toplanmış saçları sarıydı. Zaten kendisi açık tenliydi.Gözleri yeşildi ve minyon tipli birazda kiloluydu. Hani şu balık eti tabir edilenlerden. Saçını ilk defa görüyordum. kaçamak bakışlarla. bebeği rahat durmuyordu bazen ağlıyor bezende değişik sesler çıkartıyordu. hasta olmalıydı. sormadım. o söyledi hasta zaten diye.
çantasından şurup çıkardı. Bende yardım edip bir kaşık içirdi. Ben biraz daha yakınına oturmuştum. Bebeği izliyordum.
Bebek durmayınca gayri ihtiyari ağzımdan "- bu acıkmıştır.!" lafı çıktı. "-Evet biliyorum" dedi.
Ve hafifçe sırtını yan dönerek memesini çıkartıp bebeği emzirmeye başladı. Yağmur hala yağıyordu tüm şiddetiyle ve arada gök gürlüyordu. Gün ortasıydı.Yağmura rağmen çok aydınlıktı her taraf. Bebek emmeye başlayınca rahatlamıştı. ve Tabii ki kadında biraz da dinlenmiş olmanın verdiği rahatlıkla bir yandan benimle konuşuyor bir yandan bebeğini emzirirken memesini sıkı sıkıya kapıyordu. Ben kaçamak bakışlar atıyordum tabii ki ama utandığım için çok süzemiyordum.
Kadın çantasından bir şey almak için elini çekti göğsünden. Bembeyaz bir göğüs. Gözümü alamadım. o bana bakmadan çantasını karıştırdı ama aradığını bulamadı tek eliyle ben yardım etmek için eğildim ve. gözüm o göğüste. Bebek uyumuş meme ağzında. ve çantasından benim yardımımla çıkardığı bezle bebeğin ağzını sildi. o arada göğsü ucuyla beraber dışarıda kaldı. bembeyaz bir göğüs ve emildiği için iyice pembeleşen bir uç.... devam edecek
Erkekler, göğüs gördüğünde emme istekleri uyanır.. sen ne hissettin mutluadam ?
YanıtlaSilsıfır noktası, insanlık tarihi boyunca dişiliğin sembolü olan kadın göğsü, kuşkusuzki her erkeğin dayanılmaz ve vazgeçilmez seks objesidir. Hiç bir erkek yoktur ki, karşılaştığı bir bayanın önce göğsüne bakmış olmasın. Bu nedenle bende o günlerde henüz 17 yaşında bir genç olarak olukça güzel şeyler hissetmiştim. Yazımın devamını yazdığımda görüleceği gibi, ben o bembeyaz ve pembe uçlu göğüsleri okşamak, avuçlamak ve öpmeyi istedim. Ve cinsel duygularla dokunduğum ilk kadın göğsü o kadının göğüsleri olmuştu.
YanıtlaSilYazının devamını bekleyeceğim ..
YanıtlaSil